Teknolojinin Tuzaklarına Düşmeden Uzaktan Eğitim by Louis-Etienne Dubois

0
254
Teknolojinin tuzaklarına düşmeden uzaktan eğitim nasıl verilmeli
Teknolojinin tuzaklarına düşmeden uzaktan eğitim nasıl verilmeli

Teknolojinin Tuzaklarına Düşmeden Uzaktan Eğitim Nasıl Verilmeli?

Teknolojinin tuzaklarına düşmeden uzaktan eğitim nasıl verilmeli? Uzaktan eğitimde zorluklarının çözümü için ne yapılmalı? Bu haftaki Blog English sayfamız için özel yazımız Ryerson Üniversitesi İletişim Fakültesinden Yrd.Profesör Louis Etienne Dubois tarafından kaleme alındı.

Yazar: Assistant Professor, School of Creative Industries, Faculty of Communication and Design, Ryerson University, Canada.

Yine uzaktan yapılacak sanal bir eğitim-öğretim yılına adım atıyoruz. Yorgunluk, bıkkınlık ve giderek artan memnuniyetsizlik ekranın her 2 tarafında da artık daha güçlü hissediliyor.

Bir taraftan aldıkları derslerin kalitesi hakkında endişe duyan öğrenciler. Derslerini her ne kadar alıyor olsalar da bu kampüs ve onun getirdiği sosyal hayattan uzak bir şekilde gerçekleşiyor. Diğer tarafta ise soluk almadan kaynak arayan, egzersizlerini bir gecede yeniden adapte edip evlerinden ders anlatmaya çalışan öğretmenler var.

Pedagojik etkilerin de ötesinde, insanların zihinsel sağlığı da artık bu yeni yaşam biçiminden ciddi bir şekilde etkilenmeye başladı. Geçtiğimiz haftalarda 250’den fazla lisans öğrencime vermiş olduğum online derslerde bunun etkilerini ve bu eğitim modelinin sınırlarını gözlemleme fırsatı buldum.

uzaktan eğitimin öğrenciler üzerindeki etkisi nedir
uzaktan eğitimin öğrenciler üzerindeki etkisi nedir

İnternet fenomeni mi akademik bir uzman mı olacağız?

Öğrencilerin dikkatini bir dizi teknolojik araç ile çekerek katılımlarını arttırmak öğretmenlerimiz için ilk başta baştan çıkarıcı gibi dursa da çoğu zaman büyük baskı haline gelebiliyor. Tabiki bir sınıfı Twitch ya da Minecraft gibi kurgusal bir dünyada yaşatarak öğretip ardından da Discord ve Slack ile tartışmaya devam etme fikri kulağa oldukça heyecan verici gelebilir. Ancak yaratılan bu sanal bağlamda öğretmen bazen akademik bir eğitimci olmaktan ziyade bir web fenomeni kimliği kazanabiliyor.

Halbuki bu teknolojik tercihler öğretmenleri hem lojistik hem de insanlara ulaşım anlamında sınırlandırmaktadır. Vermiş olduğumuz online derslere, sadece cep telefonlarından ya da yeterli bir performansa sahip bilgisayarı ve internet bağlantısı olmadan erişmeye çalışan öğrencilere ne söyleyebiliriz?

Peki, çalışma alanını ailenin geri kalanıyla paylaşmak zorunda olan, bu farklı araçları iyi anlamayan veya her dersi için bir dizi farklı uygulamayı nasıl kullanacağını öğrenmek zorunda olan öğrencilerle ne yapmalıyız?

Bu sorunlar aynı zamanda eğitimin önüne yeni engeller koyabilecek risklerin de birer resmini çiziyor.

Bu nedenle, bu tür uygulamalara geçmeden önce, yalnızca öğrencilerin onu kavrama becerilerinin değil, aynı zamanda öğretmenlerin de kendilerine olumlu bir öğrenme deneyimi sunma becerileri önemli olduğunu unutmamak gerek.  Daha da önemlisi, bu aynı zamanda diğer uzaktan eğitim yöntemleri hakkında bilgi edinmek için önemli bir fırsattır.  Böylelikle daha da fazla aşırı uyarılma ve araç gerektirecek bir vizyondan da uzaklaşılmış olur.

Ya uzaktan eğitimde zorlukların çözümü; temellere geri dönerek daha az teknolojinin var olduğu daha fazla insani bağlamlar oluşturmaksa?

Yakın zamanda Harward Business Review Joseph Pine ve Jim Gilmore tarafından hazırlanan “misafirlerin” (mağazalardaki tüketiciler veya müze ziyaretçileri olarak) deneyimlerine dayanarak nasıl değer yaratılabileceğini üzerinde durulduğu bir çalışma yayınladı. Yapılan çalışmada araştırmacılar dört farklı kategori öneriyor. Bunlar; eğitim, eğlence, romantik ve estetik. “Estetik” deneyimler, katılımcıların düşünceli bir duruş sergilemeye davet edildikleri deneyimlerdir. Bu deneyim ile duyuların uyumu ve bir tür bireysel farkındalığa ulaşmak hedefleniyor.

İnsanların önce dolaşarak, sonrasında ise bir yerlerde oturarak kendi düşüncelerinde kaybolduğu bir müze gezisi bunun için harika bir aktivite örneği olabilir. Bu örnek, müzik şovu veya eğlence parkı gibi eğlence deneyimleriyle keskin bir tezat oluşturuyor. Aynı zamanda sadeliğin, daha incelikli ama teknoloji olmadan da aynı derecede etkileşimli bir uyarım olabileceğini gösteriyor.

Daha yavaş ancak daha samimi bir pedagojik yaklaşıma sahip olunması için için bu tür bir çağrılar aslında ilk kez yapılmıyor. Esasen öğrenmeyi daha iyi kılmak için, kalitesini etkilemeden hızı düşürme ve müfredatı daraltma fikri, pandemiden çok önce zemin kazanmaya başlamıştı.

Öğrenilenlerin yansıtabileceği bir ortam yarat

uzaktan eğitim ve teknoloji
uzaktan eğitim ve teknoloji

Öyleyse, bir Zoom dersi sırasında başka bir ortak çalışma aracı kullanmak yerine, neden sıcak bir dekor, küçük bir doğa, izlenecek bir şey veya dinlemesi hoş bir müzik aracılığıyla düşünmeye elverişli bir atmosfer yaratmayı denemiyoruz?

Benzer şekilde, daha rahat bir ortamda bilgi alışverişinde bulunmak isteyenler için sanal odaları neden daha önce açmayalım? Etkileşimde bulunmak ve insan sıcaklığı katarak “eşzamanlı anlardan” biraz daha fazla yararlanmak için neden içeriği önceden göndermiyoruz?

Teknolojinin Tuzaklarına Düşmeden Uzaktan Eğitim

Son olarak, öğrencilerin kısa bir an için bile ekranlarından uzaklaşarak ara vermelerini sağlamak için görsel olmayan uyaranları geliştirmek mümkündür. Örneğin podcast dinleme bölümleri kaydedilerek değerlendirmeler ses yoluyla iletilebilir. Bu yöntem öğrencilerin yalnızca gözlerine bir mola vermekle kalmaz, aynı zamanda içeriği ne zaman ve nerede görüntüleyebilecekleri konusunda daha fazla esneklik sunar. Bu şekilde herkes için başka bir video konferans yerine basit bir telefon görüşmesinin cazibesini yeniden keşfetme fırsatı da sunabiliriz.

Teknolojinin getirdiği tuzaklar
Teknolojinin getirdiği tuzaklara düşmeden uzak eğitim

Bu sanal öğretim tarzının en azından gelecek sonbahar veya kışa kadar devam etmesi ve pandemiden sonra üniversite müfredatında daha büyük bir rol oynaması bekleniyor. Bu nedenle bireysel kısıtlamalara daha duyarlı olan katılım öğretim metodalarını hayal etmek için çok geç değildir.

Pine ve Gilmore’a göre, gerçekleşen iyi deneyimlerimizin bağlamları daha geniş düşünülmeli.  Bu yüzden, çevrimiçi bir dersin eşdeğerine güvenmek yerine, yeniden düşünmeyi tercih edelim. İçinde bulunduğumuz anın kısıtlamalarını bir kenara koyalım.  İster ateşin yanında ister yorganın altında olsun, kendinizi içine çektiğiniz dünyaları çeşitlendirmeye ve zengileştirmeye izin veren dersler hayal edin!

Bu makale yazarın yazılı izini ile Mahir Barut tarafından edit edilerek Türkçeye çevirilmiştir.  Ryerson Üniversitesinden Yrd. Prof. Louis-Etienne Dubois tarafından yazılan makaleyi orijinal  dilinde theconversation üzerinde okumak için Distance learning: How to avoid falling into ‘techno traps’ bağlantısına tıklayabilirsiniz.

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments