İngilizler neden yabancı dil öğrenemiyor?
Yakın zamanda Avrupa Birliği Komisyonuyla yapılan ortak bir çalışmaya göre 15-30 yaş aralığındaki avrupalı gençlerin %80 kadarı en azından bir tane ikinci bir yabancı dili yazabilme ve okuyabilme yeterliliğine sahip. Ancak yapılan çalışma; ingiliz gençlerde bu oranın 15 -30 yaş arası gençler için yaklaşık %32 olduğunu gösteriyor.
Bu durumun tek sebebi, bütün avrupalı gençlerin ingilizce konuşması gibi bir çıkarıma dayandırılamaz. Resme daha büyük bir açıdan dikkatlice bakıldığında görülüyor ki bu gençlerin bir çoğu aslında 2 ya da 3 dilde yazabilme ve okuyabilme becerisine sahip ki bu oran ana dili ingilizce olan gençlerle kıyaslandığında açık ara önde gözüküyor. Yapılan araştırma; Lüksemburglu gençlerin %88, Litvanyalı gençlerin %77, Maltalı gençlerin ise % 62’ si tarafından sahip olunan yabancı dil beceresinin ingiliz gençlerdeki oranın sadece %8 olduğunu ortaya koyuyor.
Peki öyleyse, İngiliz gençlerin diğer yabancı dilleri öğrenirken karşılaştıkları sorunlar nelerdir? İşte size bununla ilgili yazımız ve ülkemizde Türk öğrencilerimiz için de bazen göz önünde bulundurulması gereken 5 neden.
-
Cinsiyeti olan nesneler
Fransızca, İspanyolca, Almanca, Portekizce ve Hintçe gibi yabancı dilleri öğrenirken karşılaşılan en tuhaf ve zor durumlardan biri de; sandalye, masa gibi “inanimate” yani cansız varlıkların canlı varlıklar gibi cinsiyet özelliği kazanmasıdır. Dolayısı ile bazı nesneler masculine (he) bazı nesneler ise feminine (she) özellik kazanıyor. Tabiki ortada pek mantıkla açıklanabilecek bir durum yok. Mesela Fransızcadaki “süt” kelimesi “masculine” erkek cinsiyetine sahipken İspanyolca ve Almancada “feminine” olarak işaretlenir.
İspanyolca, İtalyanca ve Portekizcede cinsiyeti, genellikle sözcüklerin sonuna -o and -a eklemeleriyle ayırt etmek ve öğrenmek kolayken Fransızcadaki ses değişimlerindeki alakasızlık bu dili yeni öğrenen öğrenciler için oldukça güç bir hale sokmaktadır.
İlginç bir şekilde esasen ingilizcede de cinsiyet kullanılmasına karşın bu Chaucer zamanlarında yok olmuştur. Geriye yalnızca bugün bildiğimiz he, she ve it kalmıştır ki bu kelimeler de cansız varlıklar için cinsiyet bildirmemektedir.
2. Ahenk ve uyum
Evin dişi olduğunu, kitabın ise erkek olduğunu öğrendiğinizde sonraki adım; bütün sıfatların (this/that), iyelik sıfatlarının (my/his) eşleştiği kelimeler ile hem cinsiyet hem de tekillik -çoğulluk uyumunun doğru olduğundan emin olmanızdır. Örneğin;
ma belle maison (my beautiful house) fakat mon beau livre (my handsome book). Dil bilimciler buna “agreement” or “concord” yani uyum ya da ahenk diyorlar. Avrupa dillerinde oldukça yaygın olan bu durum ana dili ingilizce olanlar için oldukça karışık bir durumdur.
3. Nezaket
Fransızcada tu/vous, Almancada du/Sie, İspanyolcada tu/usted, İtalyancada tu/lei, fakat ingilizcede sadece bildiğimiz “you” var. Dil biliciler bu duruma “T-V ayrımı” (Latince tu/vos)’den geliyor) adını veriyorlar. Bu nezaket ayrımı Türkçe gibi birçok avrupa dilinde mevcuttur. Bulunduğunuz sohbet ortamının dinamiklerine göre özellikle her seferinde seçmek zorunda olduğunuz iki farklı “you” öznesi var. Yanlış yapılacak bir tercihte karşı tarafta oldukça saldırgan bir tutuma sebep olabilecek durumlarla kaşılaşılması da oldukça muhtemeldir.
Bu durum doğal olarak, resmi ve günlük konuşmalar arasında çok keskin net çizgileri olmayan İngiliz konuşmacılar için çok açık riskler ve güçlükler doğruyor.
Shakespeare zamanlarına kadar kadar aslında ingilizcede de hem “thou” hem de “you” kullanılmaktaydı. Thou aynı tu/du gibi tek bir kişiye hitap edildiğinde tekil bir formdaydı.
4. Fonksiyon
Almancada der/die/des/dem/den/das gibi belirteçler varken ingilizce de bu görev basitçe “the” ile çözülüyor. Bu durum da tabiki Almanca öğrenmeye çalışan ıngilizler için mücadele gerektiren ekstra bir güçlük yaratıyor.
Peki, neden Almanca “the” nın bu kadar farklı versiyonunu kullanıyor? Bu durum Almanca da sadece tekillik çoğulluk durumuna göre değil aynı zamandaki cümledeki fonksiyonuna göre (subject, direct object, indirect object, possessor) değişiklik kazanıyor.
Bundan birkaç yüzyıl önce eski ingilizcede de bu çeşit kaynaşık durumda belirteçler, işaret zamirleri ve sıfatları vardı. Öyle ki İngilizler Almancayı oldukça basit buluyordu.
5. Mizaç farkı
Yabancı dil öğrenmek isteyen ingilizleri bekleyen son güçlüğümüz fiil çekimleridir.
İngilizcede bildiğimiz gibi düzenli fiillerin basitçe 4 farklı şekli vardır “jump, jumps, jumping, jumped” gibi ( bazen yardımcı fiillerle farklı kombinasyonlarda yaratabiliyorlar tabiki.). Gel gelelim İspanyolcaya. İspanyolcada karşımızda tam 51 farklı kombinasyon bulunmaktadır ki, burada bunları tabiki sıralamayacağız. Almanca, İtalyanca ve özellikle Fransızca da durum buna benzerdir.
İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca de fiiller İngilizcede olduğu gibi zamana bağlı olarak değişmektedirler. Ancak buna ek olarak yaşanan olayın süresine, doğasına ve öznenin türüne göre de değişmektedirler.
Credit: ” Five reasons English speakers struggle to learn foreign languages” Writers: ( translated and edited by Mahir Barut) to read original article <https://theconversation.com/five-reasons-english-speakers-struggle-to-learn-foreign-languages-119752>
Mahir Barut:
Benzer güçlüklerin birçoğu aslında İngilizce öğrenmeye çalışan bizim öğrencilerimiz tarafından da yaşanmaktadır. Örneğin biz tek bir kelime “o” ile ifade ettiğimiz durumlar İngilizce de cinsiyet ve sayıya göre değişiklik göstermekte “he, she, it” gibi formlara bürünmektedir. Yine farklı bir dil yapısında bulunmamız da esasen en büyük güçlüğü doğurmakta ve ingilizce öğretmenlerimiz bu gibi konularda çeşitli güçlüklerle karşılaşabiliyor. Bu sorunun en kolay çözümü Türkçe eğitim müfredatı ile uyumlu bir program hazırlanmasıdır. Tabiki bu tek taraflı bir değişiklikle çözülebilecek 1 sorun değildir. Türkçe eğitim müfredatının da yabancı dil eğitimine uygun bir şekilde yeniden revize edilmesi şart gözüküyor.